Yüzyıllık konağın kapısı, sadece tahta değil; her taşı bir anıyı, her odası bir sır saklayan bir zaman makinesi.
Burada, üçüncü derece akraba olduklarını dahi bilmeyen üç ailenin yolları kesişiyor. Biri İstanbul’un yorgun apartmanlarından, biri Ege’nin uğursuz rüzgârlarından, biri de Doğu’nun dağlarından geliyor. Hepsinin valizinde saplanmış birer kurşin var: yarım kalmış bir sevda, kapanmamış bir hesap, ya da unutulmaya yüz tutmuş bir özlem.
Konak onlara yalnızca bir çatı sunmuyor; aynı zamanda geçmişin en karanlık saklanan fotoğrafını. Birbirlerinin yüzüne bakarken kendi yansımalarını görüyorlar: annesinin gözündeki hüzün, babasının omzundaki yorgunluk, çocukluklarının kırık oyuncakları. Geceleri rüzgâr, kapı kollarını döndürüp “hatırla” dercesine çıtır çıtır sesler çıkarıyor. Gündüzleri ise avluda konuşan herkes, aslında içindeki boşluğa sesleniyor.
Bazıları buraya kaçmak için geldiğini sanıyor; ama konak, kaçtıkları şeyleri onlara geri getiriyor. Birinin terk ettiği sevgili, diğerinin yıllar önce susturduğu özür, ötekinin hiç tanımadığı bir dedenin vasiyeti… Hepsi, toz kaplamış sandıklardan çıkıp yeniden hayat buluyor. Çünkü “aile” dediğin, sen unutsan da seni unutmayan bir rüya; bir sabah ansızın kapında beliren maziden bir mektup.
Birbirine yabancı bedenler, aynı sofraya oturdukça “biz” olmayı öğreniyor; ama bu, kolay bir yolculuk değil. Önce öfkeleri, sonra göz yaşlarını, en son da gülümsemelerini paylaşacaklar. Konak, onlara dünü unutturmuyor; yarını hatırlatıyor.
Aile Saadeti – her Pazartesi 20.00’de yalnızca atv’de.
Unuttuğunu sandığın her şey, bir gün seni buraya getirecek.
