Eşref Rüya’da hava iyice elektrikleniyor, nefesler tutuldu!
Önümüzdeki bölümde her şey patlıyor. Hıdır Özoğlu, DNA testinin sonucunu eline alıyor ve bir kez daha dünyası başına yıkılıyor: Kadir, gerçekten onun oğlu. Adamın gözlerinin önünden bütün hayatı geçiyor; “Ben bu çocuğa neler çektirdim?” diye kendi kendine sorup duracak. Vicdan azabı, pişmanlık, korku… hepsi bir arada. Ama artık geri dönüş yok.
Eşref’in ise tek bir cümlesi var: “Sen benim umudumu çaldın, beni karanlığa gömdün.”
Bu sözler havada asılı kalacak. Çünkü o umudun adı Kadir’di. Şimdi Eşref, kendi kanından birini yok etmeye hazır. Ama Hıdır buna izin verecek mi? Büyük yüzleşme kapıda. Baba-oğul karşı karşıya gelecek ve o sahnede gözyaşı da olacak, kan da.
Bu arada Ayten meselesi yine alevleniyor. Bir adam “Abi, ben ona bir şans daha vermek istiyorum” diyor. Kim mi? Tahmin etmesi zor değil. Kalp kırık, gurur kırık ama aşk hâlâ diri.
Nisan ise fırtına gibi geliyor. Kendi sonunu adeta koşarak karşılıyor. Dinçer’in gerçek yüzünü, asıl amacını öğrenecek ve bu bilgi onu öyle bir yere sürükleyecek ki, geri dönüşü olmayacak. Dinçer’in vedası çok yakın; hatta o veda, dizinin en sert darbesi olacak. Ama gittiğinde boşluk hemen dolacak. Çünkü asıl büyük patron, “ihtiyar” sahneye çıkmak için gün sayıyor. Dinçer sadece piyondu; esas savaş şimdi başlayacak.
Piyasada yeniden hakimiyet kurma planları masada. Silahlar çekilecek, ittifaklar bozulacak, eski defterler açılacak.
Kısacası:
Bir baba oğlunu bulacak ama belki de sonsuza dek kaybedecek.
Bir adam sevdiğine dönecek ama affedilecek mi, bilinmez.
Bir kadın kendi ölümüne doğru son sürat koşacak.
Ve Eşref… Eşref belki de en büyük düşmanını kendi elleriyle gömecek, belki de koluna alıp “kardeşim” diyecek.