Cudi Dağı'nın Sırları: Coğrafya ve İnsan Hikayesi

Dilan73 tarafından 14.06.2025 21:30 tarihinde paylaşıldı
Cudi Dağı'nın Sırları: Coğrafya ve İnsan Hikayesi
Cudi Dağı, sadece bir coğrafi oluşumdan çok daha fazlasını ifade ediyor. Kimi zaman İbn Haldun'a atfedilen, kimi zaman Ahmet Hamdi Tanpınar'ın kaleminden çıktığı söylenen "Coğrafya kaderdir" sözü, Cudi'nin eteklerinde anlam buluyor. İnsanlar, bu kadim dağın yamacında şekillendirdikleri kaderlerini, içlerine çektikleri rüzgarını ve fısıldadıkları hikayeleriyle yoğuruyor. Cudi, yüzyıllardır bu coğrafyanın insanıyla dost olmuş, onlarla birlikte yaşamış bir tanık gibi.

Cudi, sadece yükselen bir kütle değil; aynı zamanda Nuh'un (as) gemisine ev sahipliği yapmış, suskunluğunda vahyin izlerini taşıyan kutsal bir emanet. Toprağında secdelerin kokusu, taşlarında peygamberlerin ayak izleri var. Bu dağ, insanlara sabrı öğretmiş, kaderi tevekkülle karşılamayı fısıldamış ve gölgesinde insan kalmaya çalışmanın erdemini hatırlatmış.

Kurtuluşun sembolü olan Nuh'un Gemisi'nin son durağı Cudi, aynı zamanda insanın içsel yolculuğunda sığınabileceği bir limanı temsil ediyor. Tasavvuf düşüncesinde, yeryüzünde mübarek ve mukaddes addedilen yerler, ilahi lütuf ve tecellilere mazhar olmuş, Hak aşıklarının bedenleriyle veya ruhlarıyla ziyaret etmeyi arzuladığı mekanlardır. Cudi, tam da bu tanıma uyuyor; mukaddes, bereketli ve güzel.

Yüce Allah'ın, Nuh Nebi'ye (as) "Rabbim, beni bereketli bir menzilde indir" şeklinde dua etmesini öğütlemesi boşuna değil. Cudi, sadece coğrafi bir konum değil, aynı zamanda bereketin, huzurun ve maneviyatın yeryüzündeki tecellisi. Bu nedenle, Cudi'nin eteklerinde yaşamak, sadece bir coğrafyada bulunmak değil, aynı zamanda bir kadere sahip çıkmak ve onu sevmek anlamına geliyor.
0 beğeni