“Orta Doğu, İsrail’in eski senaryolarına sırtını döndü”
İran Araştırmaları Merkezi (İRAM) Başkanı Doç. Dr. Serhan Afacan, bölgedeki yeni dengeyi gözler önüne serdi: “Tüm komşular istikrar peşinde koşarken, Tel-Aviv hâlâ ‘kaos senaryosu’nu sahneye koyuyor. Bu, İsrail’i daha güçlü değil, daha yalnız yapıyor.”
9 Aralık Devrimi’nden sonra Şam’daki Ahmed Şara yönetimiyle ilişkilerini normalleştiren her ülke, İsrail’in “etnik fitne” kartını oynadığı gerçeğini de görmezden gelmiyor artık. Netanyahu hükümeti, “Dürzileri himaye” adı altında Suriye’deki etnik-dini ihtilafları körüklemekten vazgeçmiyor.
13 Temmuz’da Süveyda’yı sarsan, Dürziler ile Bedevi aşiretleri arasında patlak veren çatışmalar, bu senaryonun son perdesi oldu. Süveyda kent merkezine ve Şam’a düzenlenen hava saldırısı emrini veren İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, ateşkesin ardından yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı:
“‘Açık bir politika belirledik: Şam’ın güneyinde, Golan Tepeleri’nden Dürzi Dağı bölgesine kadar olan bölgenin silahsızlandırılması. Bu bir numaralı kural. İkinci kural ise kardeşlerimizin kardeşlerini, Dürzi Dağı’ndaki Dürzileri korumak. Bu iki kural da Şam rejimi tarafından çiğnendi.’”
Netanyahu, konuşmasının devamında ateşkesin “talepte bulunarak, yalvararak değil” güç kullanarak sağlandığını vurguladı. Bu tutum, yalın bir nobranlığın ötesinde anlamlar içeriyor. İsrail, Orta Doğu’nun “süper gücü” olma ve bölgeyi “sahiplenme” arayışında; bu da gittikçe büyüyen bir soruna dönüşüyor. Nitekim Netanyahu, bundan tam bir yıl önce 24 Temmuz 2024’te ABD Kongresi’nde “sıkıntılı bir bölgeyi, baskı, yoksulluk ve savaşın kıyısından kurtarıp gelişen bir onur, refah ve barış vahasına dönüştürmekten” bahsetmişti.