Gökçe Aytulu, Kuzey İrlanda deneyiminden PKK’ya çıkarılacak 7 dersi kaleme aldı


Ana Sayfa > Merkez enes sadık tarafından 23.07.2025 11:45 tarihinde paylaşıldı
 Gökçe Aytulu, Kuzey İrlanda deneyiminden PKK’ya çıkarılacak 7 dersi kaleme aldı
Gökçe Aytulu
Belfast’tan Kandil’e: Kuzey İrlanda tecrübesinden PKK’ya 7 ders
PKK’nın silah bırakma kararının ardından Türkiye yeni bir döneme adım attı; barış inşası uzun, iniş-çıkışlı ve sabır isteyen bir yol. Dünyada onlarca yıl süren silahlı çatışmayı sonlandırmayı başaran ender örneklerden biri de İngiltere’nin 30 yıllık IRA deneyimidir. O sürecin Londra’daki başmüzakerecisi Jonathan Powell’ın “Teröristlerle Konuşmak” kitabı bu kez Türk okurlarının elinde. Kitap kuru bir teori değil, ateş hattında yazılmış notlar. İşte Powell’dan ilhamla çıkarılabilecek 7 ders:
1- Silah tek başına çözüm değil
Çatışmanın kökü siyasiyse, çözüm de siyasi olmak zorundadır. Ordunun zaferi, muhatabı masaya getirir ama tek başına kalıcı barışı inşa etmez.
2- Konuşmadan kıvılcım söndürülmez
Silahı elinde tutanlarla diyalog kurulmadan ateşin tamamen sönmesi mümkün değildir. Merkez ne kadar kararlı olursa olsun, uçlardaki aktörleri ikna etmek şarttır.
3- Ön koşullar süreci kilitler
“Önce silah bırak, sonra konuşuruz” yaklaşımı, taraflara ‘mücadeleniz anlamsızdı’ mesajı verir. Anlamlandırılmış bir çıkış yolu sunulmadan teslimiyet talep edilirse masa devrilir.
4- Siyasetin kapısı aralanmalı
Demokratik hükümetler, kamuoyuna “teröristle konuşuyor” görüntüsü vermekten çekinir. Ancak silahlı gruplar da amaçlarına siyaset yoluyla ulaşabileceklerine ikna edilmezse çatışmayı sürdürür.
5- Liderlik koltuğu ateş altında olur
Barış süreci, kariyerini riske atacak liderler gerektirir. Anlaşma imzalanınca iş bitmez; imzanın topluma anlatılması ve koruması için iki katı çaba gerekir.
6- Silahsızlanma başlangıç, bitiş değil
Silahların susması barışın sonu değil, ilk adımıdır. Taraflardan biri ‘kazandı’ diğeri ‘kaybetti’ hissine kapılırsa, anlaşma kısa sürede çatlar.
7- Hiçbir çatışma kapanmaz değildir
Ne kadar uzun ve kanlı olursa olsun, doğru zamanlama, sabır ve siyasi iradeyle her silah konuşabilir hâle gelir.
GAZZELİ SUPERMAN
Hollywood’un süper kahraman bombardımanına mesafeli dururum; yine de yeni “Superman” filmi etrafındaki gürültü beni sinemaya sürükledi. İsrail yanlısı sosyal medya hesapları, filmi “Netanyahu karikatürü” ve “Gazze’ye destek”le suçluyordu. Balon zannettim, salondaydım.
Filmde ABD’nin müttefiki Boravia lideri, tanklarıyla Jarhanpur halkının üzerine yürürken kameraya yakalanıyor; Superman ise akademisyenlere “hain” yaftası yemeye razı olup Filistinlilere destek veriyor. Beklediğim eğlencelik süper kahraman filmi, son yılların en politik yapımı çıktı.
İzleyince aklıma Jerry Siegel ve Joe Shuster geldi. 1920’lerin lise koridorlarında zorbalığa uğrayan iki ince çocuk, üstün güçlü bir alter-ego yaratarak intikam alıyordu. 1938’de telifini 138 dolara satıp ömür boyu geri almak için uğraştılar. Siegel’ın vasiyeti: “Kalbimden çıkardığım Superman’i hatırlayın.” Bu film, belki onun yaralı ruhunu da bir nebze teselli eder. Filistinliler ise gökyüzünden süper bir kurtarıcı beklemiyor; onlar gerçek hayatın acısını biliyor.
OY KULLANMA YAŞI 16’YA İNER Mİ?
İngiltere’de hükümet, seçim kampanyası sırasında verdiği sözü tuttu: Oy kullanma yaşı 16’ya indi. Türkiye’de ise milletvekili seçilme yaşı 2017’de 18’e çekilmişti. Türk halkı sandığa gitmeyi sever; katılım oranı birçok Batı ülkesini geride bırakır. 16 yaşında çalışma izni olan gençlerin oy kullanmasına da kapı aralanabilir; demokratik katılımı genişletir.
ALTAN ÖYMEN’E VEDA
İlk yıllarımda kendini ispat etmeye çalışan bir muhabirdim; Altan Öymen’in “Değişim Yılları” yeni çıkmıştı. Röportaj için kapısını çaldım, kitabı “Sevgili meslektaşım…” diye imzaladığında yüzüm gülmüştü. Aramızda 50 yaş fark olmasına rağmen aynı titizlik ve tevazu bizi birleştiriyordu.
O, matbaaya giden kurşun tabletleri tersten okuyarak düzeltmenlik yapan son kuşaklardandı. Teknolojiye mesafeli değildi; kullanmasa bile her yeniliği takip ederdi. Editörlüğünde en ufak virgül bile kaçmazdı. Yazı dili yalın ama Osmanlı deyimlerine hâkimdi.
“Vaziyete hâkim miyiz?” diye sorar, ardından “Bağlılıklarımı bildirmeye geldim” takılırdı. Bir gün kant diye tabir ettiği sıcak limonlu suyu içmemi öğütledi: “Eskiler hazmı kolaylaştırmak için içerdi, dene.”
Türk basınının ağabeyi Altan Öymen’i, sadeliğiyle, zarafetiyle ve mesleki duruşuyla saygıyla anıyorum. Mekânı cennet olsun.
0 beğeni