Muş’ta, Yüzyıllar Öncesine Ait Gizemli Kale Kalıntısı Gün Yüzüne Çıktı


Ana Sayfa > Merkez enes sadık tarafından 22.07.2025 18:29 tarihinde paylaşıldı
Muş’ta, Yüzyıllar Öncesine Ait Gizemli Kale Kalıntısı Gün Yüzüne Çıktı
Muş’un Bilek köyünde hayvanlarını otlatmaya çıkan bir grup köylü, binlerce ahlat ağacının gölgelediği tepede, taş yığınlarının arasında gizemli bir kalıntıya rastladı. İlk bakışta sıradan bir kayalık gibi duran yapı, yakından incelendiğinde sur duvarları ve yerleşim izleri taşıyan bir kaleye dönüştü.
Köy merkezine yaklaşık 50 kilometre uzaklıktaki bu tepe, sadece konumuyla değil, çevresindeki tarihsel dokusuyla da dikkat çekiyor: Sağında Bizans döneminden kalan Çengili Kilisesi, solunda Karakale ile Mercimek Kale Höyüğü uzanıyor. Kalenin bulunduğu alan, 110 bini aşkın ahlat ağacıyla kaplı; köylülere göre bu ağaçlar yüzlerce yıl önce, bölgedeki şarap üretimi için bilinçli olarak dikilmiş.
Bilek sakinleri, kalenin yalnızca bir harabe değil, Muş’un geçmişine ışık tutacak bir anahtar olabileceğine inanıyor. “Kazı çalışmaları başlarsa, hem köyümüzün hem de bölgenin tarihi yeniden yazılabilir,” diyen köylüler, yetkililerden kalıntının acilen korumaya alınmasını ve arkeolojik araştırmaların başlatılmasını talep ediyor.Bilek köyü sakinlerinden Şabeddin Çiçek, bu keşfin Göbeklitepe ile eşdeğer bir keşif olabileceğini belirterek, "Dayım Atik Bey, burada hayvan otlatırken surları olan bir kale keşfettiğini söyledi. Biz de kendi imkânlarımızla araştırma yaptık. Bölgeye geldiğimde gerçekten de 2 metre genişliğinde bir sur bulduk. Köyün büyüklerine sorduk, burada geçmişte bir yapının bulunduğunu söylediler. Yapının üzerinde 4-5 adet havalandırma bacası vardı. İçine taş attığımızda, taşın dibe ulaşması yaklaşık iki dakika sürüyordu. Bu yapının Göbeklitepe ile eşdeğer bir yer olduğunu düşünüyoruz. Çünkü bölgede yaklaşık 110 bin ahlat ağacı bulunuyor. O dönemlerde bu ahlat ağaçlarından hasat edilen armutların şarap yapımında kullanıldığını öğrendik. Bu kalenin de şarap imalatı için kullanıldığını tahmin ediyoruz" dedi.Bilekli çoban Mehmet Atik Özmen, o sabah sürüsünü otlatırken sıradan bir kaya yığınına benzer şeyi fark etti; yaklaşınca bunun bir sur duvarı olduğunu anladı. “En tepesinde küçük bir oyuk vardı,” diyor Özmen, “Elimdeki taşı bıraktım; kulak kabarttım, taş tam iki dakika sonra bir ‘tık’ sesiyle dibe çarptı. O an bu yapının derin olduğunu hissettim.” Ne var ki define meraklıları haberi alınca kısa sürede bölgeye akın etti; gizemli delik kapatıldı, surlar zarar gördü.
Özmen’in tek dileği, devletin kalıntıyı bir an önce incelemesi ve koruma altına alması: “Burayı turizme açarlarsa hem köyümüz hem tüm Muş kazanır. Üstelik aynı güzergâhta Kalecik Kalesi, Mercimek Kalesi ve 360 odalı Çengili Manastırı da var; hepsi birbirine çok yakın. Doğru bir yatırımla bu bölge, Doğu Anadolu’nun saklı açık hava müzesine dönüşebilir.”
1 beğeni